top of page

Bankalar Neden Hiç Batmaz? -Finansal Veri Gizliliğine Farklı Bir Bakış

İdeal senaryoda bankalar, fon fazlası bulunanlar ile fona ihtiyacı bulunan yatırımcıları bir araya getirme görevi üstlenirler. Böylece hem fon fazlası bulunanlar bu birikimlerini değerlendirerek faiz kazancı elde edebilir hem de yatırımcılar ihtiyaçları olan kaynağa daha rahat erişebileceklerdir.


Küreselleşme ile birlikte ülkeler arasındaki sınırlar kalkmış ve bankalar uluslararası faaliyetlerde bulunabilme imkânı yakalamışlardır. Peki bankalar neden kolay kolay batmaz hiç düşündünüz mü? Sistem bankaların her zaman kazanacağı şekilde mi düzenlenmiş acaba?

Bankalar sanıldığının aksine her gün binlerce riskli işlem gerçekleştirirler. Ancak varlığından keyif alan/yararlanan her varlık gibi; bankalar da varlıklarının devamı için önlemler alırlar.


“Bütün bankacılık yönetiminin temeli de bu riskleri minimize etmek üzerine kuruludur.”

Bankalar para basarak para kazanamazlar. Çünkü bu şartlar altında paranın değeri düşer. Bankaların asıl istediği bu paranın piyasanın içerisinde dolaşması ve paranın dolaştığı piyasanın da canlı olması, yani hacminin yüksek olmasıdır. Bu sayede banka piyasanın asıl oyuncusu olacağı için piyasayı yönlendirme imkanı bulabilecek ve riskini minimize edebilecektir.


Aksi takdirde büyük krediler beraberinde büyük riskleri getirir. Bu nedenle küçük yatırımcıya kredi verilerek bu yatırımcı da oyunun içine dahil edilir. Küçük yatırımcının oyuna dahil edilmesinde ise riski minimize edebilmek için başka yöntemler geliştirilmiştir. Bankaların kişileri puanlamak için kredi sistemine bu kadar yatırım yapmasının ve tüm müşterilerinin kredi portföylerini tutarak risk oranlarını belirlemesinin asıl sebebi budur.


Binde 0001'lik bir kredi riski farkının sizi sistemde binlerce kişi arkasına atabileceğini; hayal ettiğiniz evi alabilmek için size kredi verilmesini engelleyebileceğini, bankanın size vereceği kredilerin faiz oranlarını yüksek tutabileceğini ya da kredinizi ödeme vadenizi kısaltabileceğini biliyor muydunuz?


Bankacılık ve Kişisel Veri Güvenliği


Kişisel veri gizliliği ve güvenliği açısından konuya yaklaştığımızda ise şöyle bir senaryo çizebiliriz: Kişiyi tanımlayıcı çeşitli unsurların bir araya getirilerek kişinin davranışlarını ya da nasıl kararlar vereceklerini tahmin edebilmek için kişinin alışkanlıklarını, davranışlarını gözlemleyerek belirli patternler oluşturmaya “profiling” (profil çıkartma)-/GDPR Art.22)denmektedir ve bu veri işlemenin veri öznesinin çıkarlarını, hak ve özgürlüklerini zedelemeden yapılması gerekir. Veri sorumlusu bu koşullar ve kanunda sayılan diğer koşulların varlığı halinde profiling yapabilecektir.


https://gdpr-info.eu/art-22-gdpr/


Peki, bu şekilde kişileri kredilendirme sistemlerine dayanan yöntemlerde de finansal bir profiling’den söz etmemiz mümkün olabilir mi?

Sizce bu faaliyet kişisel çıkarlarınızı ya da anayasal haklarınızı bir şekilde zedeler mi?

Bankacılık hizmetini kullanmak için hakkınızda finansal bir profiling yapılmasını kabul ediyor musunuz?


Hiç kredi almayacak olsanız dahi bankanızın sizin verilerinizi toplayarak risk analizinizi yapması, vermesi olası hizmetler için sizin finansal profilinizi çıkartması sizce “finansal profiling” yapması sizce temel hak ve özgürlüklerinizi ihlal ediyor mu?


Finansal verilerinizin kişisel veri olarak kabul edilemeyeceğini düşünenleriniz elbette olacaktır. Ancak bu veriler toplanarak sizin profillemeniz yapıldığında doğru patternler izlenerek sizi tanımlayıcı hale gelmesi o kadar da zor değildir.


Nitekim bana kalırsa bankalar bu profillemeyi sizin sistemdeki profilinizle ilişkilendirdikleri ve sistemlerine kaydettikleri için kendileri finansal verinizi kişisel veri haline getirmekteler.

Ancak şimdilik bu konuyu burada sonlandırarak başka bir yazıya bırakıyorum.

O nedenle bankacılıktan ve bankacılık işleyişinden devam edelim:


Bankalar İçin Risk Nedir?



Bankalar finansal aracı olmaları gereği bazı riskleri üstlenmek ve yönetmek zorundadırlar demiştik. Bankacılık Kanunu’nda kredi düzeninin merkez kavramı ise risktir. Bu anlamda risk, bir bankanın kredi vererek veya herhangi bir şekilde sorumluluk üstlenerek aldığı toplam yük ve bundan doğan tehlike şeklinde tanımlanabilir.


Bankacılık işlemlerinin temel unsurlarını oluşturan teminat, kazanç ve likidite kutbuna karşılık bankacılık işlemlerine karar vermede önemli bir faktör olan ‘riziko’ kutbu da bulunmaktadır. Her bankanın üst yönetimi, daha fazla rizikoya karşılık daha fazla kazanç, daha az riziko daha az kazanç alternatifleri arasındaki seçimde karar vermek durumundadır.


Günümüz modern bankacılığında riskli durumları fırsatlara çevirerek riski kazanca dönüştürmek mümkündür. Ancak önemli olan riskin yönetilebilmesidir.


Kredi riski, bir banka ile borçlu arasında yapılan kredi anlaşmasındaki yükümlülükleri yerine getirememe olasılığıdır. Kredi riskinin etkin yönetimi için, bankalar kredi riski ile diğer riskler arasındaki ilişkiyi de irdelelerler. Her kredi değişik ölçülerde de olsa geri ödenmeme olasılığını içerir. Kredi riskinin gerçekleşmesi halinde likidite riski,faiz riski ve yönetim riski gibi ek riskler ortaya çıkacaktır. Finansal piyasalarda, finansal işlemi gerçekleştiren tarafın doğru karar verebilmesi için, karşı tarafı iyi tanıması gerekmektedir ancak genellikle yeteri kadar tanımamaktadır. Bu durum eksik bilgilenme (asimetrik bilgi) olarak adlandırılmaktadır.


Peki bankacılıkta asimetrik bilgi sorunu nedir?


Bankacılıkta Kredi Riski/Ters Seçim ve Ahlaki Tehlike Sorunu


Kredi alarak borçlanan bir kişi, aldığı kredi ile gerçekleştireceği yatırımın getirisi ve riskleri ile ilgili olarak kredi verenden daha fazla bilgiye sahiptir.


Kredi veren tarafın bu konudaki bilgi açığı veya eksik bilgiye sahip olması, finansal sistemde iki tür sorunun doğmasına neden olur. Bu problemlerin birisi, gerçekleştirilen finansal işlemin öncesi, diğeri ise finansal işlemin gerçekleştirilmesinden sonrası ile ilgilidir.


Bir finansal işlemin gerçeklemesinden önce eksik bilgilenme nedeniyle ortaya çıkan maliyete ters seçim adı verilmektedir. Finansal piyasalarda yüksek kredi riskine sahip olan potansiyel borçluların, genellikle güçlü bir kredi talebine sahip oldukları ve tercih edilme olasılıklarının yüksek olduğu söylenilebilir.




Kredi piyasalarından borç almaya en hevesli olanlar, potansiyel kötü müşteri profiline en uygun olanlardır. Çünkü bu müşteriler piyasada en aktif şekilde borç arayanlardır.


Ters seçim nedeniyle yüksek kredi riskine sahip olanlara kredi verilmesi olasılığı fazla olduğu için, kredi verenler hiçbir şekilde kredi vermemeye karar verebilir ve bu durumda düşük kredi riskine sahip olduğu halde piyasadaki iyi yatırım fırsatını kaçıran firmalar bulunabilir. Böyle bir durumda, düşük kredi riskine sahip, iyi bir yatırım fırsatı yakalamış ve kredisini ödemede sorun yaşamayacak müşterilerin, gerekli fonu bulamaması nedeniyle bu iyi yatırımların uygulanamaması söz konusu olabilir. Bu sorun, kredi verenlerin kötü kredi müşterisi endişesi nedeniyle hiç borç vermeme kararı almaları sonucu kredi piyasasının daralmasına da neden olur.


Kredi piyasaları açısından bakıldığında ahlaki tehlike, işlem gerçekleştikten sonra, yani kredi verildikten sonra ortaya çıkan bir durumdur. Kredi alanın krediyi ödemeyi tehlikeye atacak faaliyetlerde bulunması kredi vereni risk altına sokma ktadır. Kredi alan, aldığı kredi ile riskli işlere giriştiğinde kredinin geri ödenme riski artar. Bu durum ahlaki tehlikeyi doğurur ve kredi riski gerçekleşmiş olur.


Ters seçim, riskten kaçan kredi verenlerin kredi vermemelerine; ahlaki tehlike ise kredinin geri dönmemesine yol açmaktadır. Ahlaki tehlike durumunun ortaya çıkması kredi verenlerin piyasayı daraltmalarına sebep olmaktadır. (Çünkü ahlaki tehlike nedeniyle kredi vermekten kaçınacaklardır.) Bir anlamda ters seçim, ahlaki tehlikenin bir sonucudur.

Bu ve benzeri diğer yazı ve gönderilerime ulaşmak ve benimle iletişime geçmek için:



Sevgiyle Kalın.


4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page